Minyatüre gönül veren hukukçu adını ustalar arasına yazdırdı
Hukukçu kimliğinin yanı sıra okul yıllarından bu yana tezhip ve minyatürle ilgilenen 72 yaşındaki Suzan Çataloluk, emekli olduktan sonra resim eğitimini tamamladı, sabır ve incelik isteyen geleneksel el sanatında binlerce öğrenci yetiştirip eserler verdi.
Lise yıllarında minyatüre ilgi duyan fakat babasının ısrarıyla hukuk fakültesine giden Çataoluk, mezun olduktan sonra Gazi Eğitim Enstitüsünde resim tahsili yapmaya hak kazandı ancak ilerleyen süreçte okulu bırakmak zorunda kaldı.
Arkadaşları aracılığıyla 1975’te yazar, doktor, tıp tarihçisi, ressam ve tezhip sanatçısı Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver ile tanışan Çataloluk, Ünver’in İstanbul’daki sanat atölyesinde minyatür eğitimlerine başladı.
Meslek hayatı boyunca ülkenin birçok yerinde görev yapan Suzan Çataloluk, 12 yıl boyunca bir yandan hakimlik mesaisini sürdürürken bir yandan da “çok iyi arkadaşım” dediği minyatür sanatıyla ilgilendi.
Çataloluk, hakimlik ve savcılık yaptığı dönemlerde izinli günlerinde Süheyl Ünver ile irtibatını koparmayıp İstanbul’daki atölyeye giderek kendisini bu sanatta geliştirdi.
Akademisyenliğe geçen ve yıllarca üniversitede eğitimler veren Çataloluk, Fırat Üniversitesinden 2000’de emekli oldu.
Suzan Çataloluk, emekli olduktan sonra gönül verdiği minyatüre daha fazla yöneldi. Önce yarım bıraktığı Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsünü bitirdi ardından Bursa Uludağ Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim İş Ana Bilim Dalından 2014’te mezun oldu.
Çataloluk, 2017’den itibaren Kültür ve Turizm Bakanlığının desteğiyle yürütülen Geleneksel Sanatlar Derneği tarafından uygulanan ” Türkiye’nin Ustaları” projesinde adını ülkenin ustaları arasına yazdırdı.
Kişisel ve karma sergilerle yurdun birçok kentine çalışmalarını taşıyan Suzan Çataloluk, minyatürün gelecek kuşaklara aktarılması için atölyeye çevirdiği evinde çalışmalarına devam ediyor.
“Minyatürün kendine has bir dili, boyama tekniği var”
Suzan Çataloluk, AA muhabirine, tezhip ve minyatürün meşakkatli, emek harcanması gereken, iç içe geçmiş geleneksel sanatlar olduğunu söyledi.
Fen lisesini bitirdiğini, niyetinin güzel sanatlara devam etmek olduğunu fakat babasının “Türkiye’de hangi ressam rahat yaşayabiliyor? Sen onun için klasik bir okul bitireceksin” sözleri üzerine hukuk fakültesini tercih ettiğini aktaran Çataloluk, hukuk fakültesinin ardından özel yetenek sınavlarına da girdiğini anlattı.
Çataloluk, minyatüre başladığında babasının önce şaşırdığını ardından eserlerini gördükten sonra tebrik ederek mutlu olduğunu aktardı.
Türk kültürüne yaptığı katkılarla tanınan, Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver’in sanat atölyesinde 1975’te minyatür eğitimlerine başladığını ifade eden Çataloluk, sözlerini şöyle sürdürdü:
“O tarihten bu tarafa sanat atölyesinin elemanıyım. Orada devam ediyorum. Asıl mesleğim hakimlik, savcılık, sonra üniversitede öğretim görevliliği. Hakimlik yaparken aynı zamanda minyatüre de devam ettim tabii. Elazığ’ın ilk hanım savcısıyım. Hekimhan’ın ilk hanım hakimiyim. Keban’ın ilk hanım hakimiyim. Oralarda dolaşırken tabii geceleri minyatür yapıp kitap okudum. Çok büyük arkadaş oldular bana. Sonra aslında sanatın büyük bir aşk olduğunu fark ettim. Onu yaşadım. Ben resim çizmezsem yaşayamam gibi gelir. Minyatür beni yaşatan ana damarlarımdan birisi.”
Minyatür sanatının devam etmesi için atölyelerde dersler de verdiğini ifade eden Çataloluk, “Bursa Uludağ Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dramatik Yazarlık Bölümü Öğretim Üyesi Dr. İbrahim Öztahtalı hocayla birlikte bir atölyemiz var. Arkadaşlarımız, öğrencilerimiz var. Onlarla beraber Tokat sergisini açtık. Büyük bir sergi oldu. 59 çalışma çıkarttık minyatür ve tezhiple. Tokat’ı anlattık.” diye konuştu.
Minyatürün hayli zor bir alan olduğunu ifade eden Suzan Çataloluk, şunları kaydetti:
“Şimdi ben iki tarafı da bitirmiş iki tarafla da daha doğrusu ünsiyeti olan bir hoca olarak şunu söyleyebilirim. Resim yapabilirsiniz. Olağanüstü hürriyetiniz var. Oraya çiçek koyarsınız, buraya dağ koyarsınız, buraya işte bir insan vesaire vesaire. Derinlik verirsiniz, vermezsiniz. Bir sürü ekoller var. Ama tezhip, ritmik sanat. Bir yere küçücük bir hatanız olsun. Hemen onu fark eder. Renkleriyle sınırlıdır, alanınız sınırlıdır. O sınırlı alanlar içinde yeni bir şey yaratmak tam sanatçılık işidir. Öyle zanaat işi, usta işi değildir. Binlerce öğrenci geçti elimizden, azı çok başarılı oldu.”
Çok sayıda sergi açtığını, 30 devlet projesinde yer aldığını kaydeden Çataloluk, sözlerini şöyle tamamladı:
“Sanat atölyesi olarak valiliklerin ve belediyelerin projeleri olarak orada çalıştık. Mesela Amasya’yı yaptık. Mardin’i 2 defa çalıştık. Mardin’de mimari eserlerde nasıl tezhip var, nasıl minyatür var? Onların hepsini kağıda dökerek sergiledik. Bunlar kitap olarak yayınlandı. Ayrıca bir kitap projesinde dünya birinciler birincisi olduk. Benim kişisel sergilerim, öğrencilerimle açtığım sergiler, sayısı kaçtır hatırlamıyorum. Çünkü Elazığ’dan bu tarafa böyle sergi aça aça geldik.”